Sitemizden/Son eklenenler

Çarşamba, Eylül 18, 2013

19 yil sonra Tatan'da olmak

19 Yıl Sonra Tatan'da olmak - Sizden Gelenler
19 Yıl Sonra Tatan'da olmak
 Yazar: Sizden Gelenler |  Tarih: 18 / 09 / 2013

19 Yıl Sonra Türkiye'de olmak...
Yücel Özdemir *
3 Ağustos 1993’te, Gerçek dergisinde yayınlanan yazılara açılan davalar nedeniyle gelmek zorunda kaldığım Almanya’dan ancak 19 yıl sonra Türkiye’ye gidebildim. Her ne kadar dergideki yazılar nedeniyle verilen cezalar çıkarılan aflar, yapılan yasal değişikliklerle düşmüş olsa da; vatandaşlıktan çıkarmama, askerliği yapmama, vatandaşı olduğum halde vatandaşlık koruma belgesinin verilmemesi gibi pek çok engelden ötürü Türkiye’nin kapısını çalıp içeriye girmek, ancak 26 Temmuz 2012’ye nasip olabildi.
İnsan zamanın nasıl da hızlı akıp gittiğini, uzun yıllar gidemediği bir yeri ya da göremediği bir kişiyi yeniden gördüğünde çok daha iyi anlıyor. Bu nedenle, 19 yıllık ayrılık, aynı zamanda 19 yıl önce bıraktıklarıma bir anda ulaşıp, ne hale geldiklerini görmenin heyecanı, merakı ve telaşıyla geçti...
ÜÇ AN, ÜÇ İHTİMAL...
Yıllarca girmenin yasak olduğu ülkenin kapısına dayanmak, oradan içeriye girip yıllar önce bırakılan yüzler ve mekanlarla yeniden yüzleşme “anı”nın ne zaman geleceği, doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalan her insanın en büyük hayallerinden biridir.
Bu nedenle, Türkiye kıyılarına yakın Yunan adaları her yıl, kapıdan giremediği için uzaktan bakmakla yetinmek zorunda kalan on binlerce Türkiye kökenli göçmene ev sahipliği yapar.
Dolayısıyla bugün halen, 12 Eylül darbesinden başlayarak, ‘80’li, 90’li hatta 2000’li yıllardaki politik ortamdan ötürü ülkeyi siyasi ya de ekonomik nedenlerden dolayı terk etmek zorunda kalan on binlerce Türkiye kökenli, benim gibi, Türkiye’nin kapısından içeriye adımını atacağı o “büyük günü” iple çekiyor.
Eşim ve oğlumla birlikte, Almanya’dan Türkiye’ye doğru yıla çıktığımda; önümde üç önemli kırılma anının durduğunu biliyordum. Birincisi gümrük kapısından geçiş, ikincisi Muş’un Varto ilçesine bağlı Tatan (Güzelkent) köyünde yaşayan annem-babam, kardeşlerim, akrabalarımla buluşma, üçüncüsü de İstanbul’a varış...
Bu üç kırılma anında yaşanacakları düşününce çoğu kez içim daralıyordu. Çünkü; bu anlara dair nice kez kurulan hayallerin, görülen düşlerin artık gerçeğe dönüşmesinin zamanı gelip çatmıştı...
Köln’den Yunanistan’ın Kos Adası üzerinden başlayan yolculuk sırasında Yunan feribotu Bodrum’da limana yanaştığında, gümrük kapısında şu üç ihtimalden birinin beni beklediğini biliyordum: Birincisi, sanki bu ülkeyi hiç terk etmemiş gibi ya da bu ülkeye ilk kez giriş yapan bir yabancı gibi sorgusuz sualsiz yoluna devam etmek; ikincisi, arama ve tutuklama kararlarının olduğu söylenerek bir kaç saat ya da gün bekletilmek; üçüncüsü ise uydurma gerekçelerle alıkonulmak, uzunca bir süre bırakılmamak....
En riskli ve kötü ihtimalin gerçekleşeceğine her ne kadar ihtimal vermesem de, Türkiye’deki siyasal ortamı yakından bilen biri olarak bunun da mümkün olabileceğini hesaba katmak durumundaydım...
Neyse ki; sadece ikinci ihtimalle karşılaştık. Hakkımda arama kararının olduğunu söyleyen kabindeki polis, yan tarafa geçmemi isteyerek bir üstünü duruma el koyması için çağırdı.
Birinci ihtimal devre dışı kaldığı için şimdi sıra ikinci ihtimaldeydi. Giriş heyecanının yerini şimdi yanıtsız sorular, belirsiz davranışlar almıştı. Neyse ki pasaportum alınıp gerekli yerlerle görüşüldükten yarım saat sonra, arama kararlarını kaldırmam için gerekli yerlere başvurmamı isteyen polis memuru “iyi tatiller” diyerek pasaportumu uzattı.
O an belirsizliğin, tedirginliğin, gerilimin, acabaların... bittiği, belirlenen duraklara doğru hızla ilerlemenin önünde artık engelin kalmadığının hissedildiği andı.
Sanırım, bundan sonra geriye dönüp baktığımda, 19 yıl sonra Türkiye’ye adım atmada, polis memurunun pasaport ve kimliğimi uzattığı an gözlerimin önünden hiç silinmeyecek.
KÜRT YOLCULARA TÜRKÇE VE İNGİLİZCE ANONS
Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmama neden olan cezaların tümü Kürt sorununu dile getiren yazılardan ötürü verilmişti. Yeni istikametim bir zamanlar hakkında yazı yazmanın dahi yasak olduğu Kürt bölgesiydi...
En son 1990’ın yazında gittiğim Muş’un Varto ilçesine tam 22 yıl aradan sonra, bu kez Bodrum’dan Ankara aktarmalı uçakla yol alıyordum. Yolculuk sırasında en çok anonslar dikkatimi çekti. Bütün koltukların dolu olduğu uçaktan yeryüzüne bakarken, nehirler, dağlar, dereler, ormanlar... rahatlıkla seçilebiliyordu. Gökyüzünden bakınca  Kürt bölgesinde dağların neden bu denli çıplak olduğunu insan düşünmeden edemiyor.
Yolcular kendi aralarında Kürtçe ve Türkçe sohbetler ediyordu. Yolcuları çoğunlukla Kürt olan bu uçakta anonslar Türkçe ve İngilizce olarak yapılıyordu. Muhtemelen uçaktaki yolcuların önemli bir bölümü, İngilizce anonsları hiç anlamıyordu. Önemli değil, çünkü İngilizce anonslar muhtemelen uluslararası anlaşmalar gereği yapılıyor. Yine anonsların Türkçe yapılmasında da bir gariplik yok. Çünkü çok sayıda yolcu en iyi Türkçe anlıyor ve konuşuyordu. Garip olan, uçaktaki yolcuların bir bölümünün her iki dili de anlamadan dinlemesiydi.
Halbuki; madem anonsların amacı havada güvenliği sağlamak, muhtemel bir kaza anında can kaybını en aza indirmekse, bölgeye inen uçaklarda üçüncü bir dil olarak neden Kürtçe anonsların da yapılmadığını insan düşünmeden edemiyor.
Aynı şekilde, yazılı uyarılar da sadece Türkçe ve İngilizce...
BÖLGE KABUK DEĞİŞTİRMİŞ GİBİ
Önce Varto, sonra köyümüz Tatan ufukta görünmeye başladığında heyecanlanmamak, duygulanmamak elde değildi. Olup bitenler bir an hayal gibi geliyor. Gerçekle hayal arasında gidip-gelen anlar, insanı alıp çocukluğuna, gençlik yıllarına götürüyor.
Şimdi zaman tünelinde hızla 22 yıl geriye gitmenin ve yeniden bugüne dönmenin zamanıydı.
Yıllar önce geride bıraktıklarımın eskisi gibi kalmadığını, değişime uğradığını az çok tahmin ediliyordum. Ama bu değişim sonucunda gelinen halin ne olduğu sorusu içimde büyük bir merak ve heyecan uyandırıyordu.
Köye vardığımızda, eski yüzlerin bir bölümünü tanımak mümkündü. Ama 22 yıl önce çocuk yaşta olanları ya da daha sonra doğmuş ve büyümüş olanları tanımak imkansızdı.
Eskiden anne-baba, kardeşlerden ibaret aile şimdi enişteler, yengeler ve yeğenlerle çok daha kalabalık bir hal almış.
Muş’a 50 kilometre uzaklıkta olan Varto geçmişe göre önemli ölçüde kabuk değiştirmişe benziyor. İlçe merkezi tam bir inşaat alanı. Aşağı ve yukarı çarşıda yol ve kaldırım çalışmaları sürüyor. Buna rağmen, çarşıda yüksek volümle çalınan Zazaca-Kürtçe türküler eşliğinde sokak ortasına atılmış iskemlelerin üzerinde insanlar koyu sohbetlere dalmış çaylarını yudumluyordu.
Bölgede ilk etapta en çok dikkat çeken hızlı bir yapılaşmanın olduğu...
Bundan 20 yıl önceki derme çatma eski evler, damdan ahırlar gitmiş, yerini yenileri almış. Anlaşılan o ki; Kürt bölgesi yıllardan beri geri kalmışlığın/bırakılmışlığın verdiği hırsla hızla kendisini yeniliyor.
Avrupa’da, Türkiye’nin batısında bundan 50, 100 yıl önce yapılan konutların benzerleri ancak yeni yapılmaya başlanmış Varto’da. Konutlarda olanaklar elverdiği ölçüde kentlerin standartları yakalanmaya çalışılıyor.
Bu sadece kent ve ilçe merkezinde değil, köylerde de öyle. Köyler bir taraftan çağımıza uygun bir şekilde yenilenirken diğer taraftan hızla yaşlanıyor ve boşalıyor. Bizim köy de dahil olmak üzere, bölgede genç nüfus 22 yıl öncesine göre önemli ölçüde azalmış.
Örneğin, ilkokulda bundan 20-30 yıl önce 120 kadar öğrenci okurken, bu sayı şimdi 30’un altına düşmüş. Köylülerin korkusu, sayının daha da düşmesi ve ilkokulun kapatılması. Eğer sınıf oluşturulacak sayıda öğrenci bulunmazsa çocuklar önümüzdeki yıllarda nahiyeye gidip gelmek zorunda kalacak.
Bölgedeki kentler ve köyler her ne kadar yazın artan kalabalık sayesinde hareketlense de, okulların açılmasıyla birlikte yerini tekrar eski sakinliğe bırakacak.
Ama; temiz havası, suyu ve kirlenmemiş insanları ve doğasıyla köy, insanı hep kendisine çekiyor. Bu yüzden, gidişteki heyecan ve merak, dönüşte kendini hüzne bıraktı...
İSTANBUL AYNI İSTANBUL
Biliyorum, 19 yıl içinde İstanbul’un değişmediğini ve aynı İstanbul olarak kaldığını söylemek aklı başında bir durum değil. Elbette, bir çok değişiklik var. Ama ulaşım sanki aradan 19 yıl geçmemiş gibi aynı. Toplu taşımacılıkta araç çeşidi (tramvay, metrobüs) artmasına rağmen, üniversite yıllarındakinden bir farkı yok. Yine balık istifi...
Yeni ve lüks binalar ve bu binaların altında dilenciler; mendil, su satan çocuklar. Seyyar satıcılar,  sanki bir yere yetişiyormuşçasına hızlı adımlarla ilerleyen kalabalıklar...
İstanbul bir garip kent. Hayat, kelimenin tam anlamıyla sokakta...
Güzel olanı ise, bu büyük kentte eskiden yaşamışlığın verdiği kolaylıkla istenilen yere ulaşmanın bir yolunu bulmak...
19 yıl önce Sultanahmet’teki Küçük Ayasofya Caddesi’ndeki üç katlı binada bıraktığım haftalık dergi büyümüş Kocamustafapaşa’da günlük gazete ve televizyon olmuş. Derginin olduğu bina beş katlı otel olmuş.
Üniversite binası, eylem mekanı Beyazıt Meydanı sanki 19 yıl önce bıraktığım gibi. Bir tek meydanın sahibi güvercinler ortalıkta yoktu. Ramazan dolayısıyla kurulan sahne, stantlardan ötürü Sultanahmet’e kaçmış gibi...
Uzun yıllar gitmeyince; insan İstanbul’da trafik kurallarının bir kıymetinin olmadığı, herkesin kendi kafasına göre kural koyduğu bir yer olduğu gerçeğini unutunca, arabaların, yayaların kırmızı ışıkta geçmesi garip geliyor ilk başta. Halbuki bir kaç gün kalınca bunun İstanbul’da gayet doğal bir durum olduğu anlaşılıyor.
Garip gelen bir diğer husus ise her boydan, her renkten, gözü rahatsız edecek derecede fazla ve büyük dükkan tabelaları. Herkesin kendisine göre bir boyut uydurduğu bu tabelalar da bir kaç gün sonra normalleşmeye başlıyor.
GİDEMEMENİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Yaşadığı toprakları politik ya da ekonomik nedenlerle terk etmek zorunda kalanların üzerinde hep, doğup büyüdüğü topraklara gidememenin yarattığı ağır bir yükün olduğu biliniyor. Bu yükün ağırlığı kimi insanlarda değişik sendromlara, travmalara, büyük acılara yol açabiliyor. Hele de yitip giden aile bireyleri de söz konusu ise...
Dolayısıyla her sürgünün üzerinde Türkiye’ye dönememenin, gidememenin yarattığı bir ağırlık söz konusu.
Bu nedenle günümüzde, çoğu Kürt olmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerine göç etmek zorunda bırakılan on binlerce Türkiye kökenli kapıların açılmasını ve Türkiye’ye giriş yapmanın hayalini kuruyor.
Bu hayal gerçekleştiğinde, ruhen insanı içine alan ağır bir yükün üzerinden kalktığını ancak yaşayan anlayabilir.
Kaynak: Evrensel Gazetesi
www.vengetata.com

Salı, Eylül 10, 2013

Tatan yolları tehlike saçıyor !

Tatan yollarındaki çukurlar tehlike saçıyor !
Güzelkent ( Tatan) köyü içinden geçen Asfalt yolda oluşan derin çukurlar büyük tehlike saçıyor !

Tatan girişindeki tabela kaza kurbanı

Köy girişindeki tabela kaza kurbanı
Tatan köyünü çevresindeki köy, ilçe ve illere bağlayan Muş-Varto-Erzurum Karayolu bitişiğindeki köy tabelası kaza kurbanı.

Cuma, Eylül 06, 2013

Tatan'a ek içme suyu bağlanacak

Yıllardır Tatan ( Güzelkent) köyünün içme ve sulama suyu sorunu sürüyordu. Henüz sulama suyu konusunda adımlar atılmasa da onca yıllık bekleyiş sonrasında nihayet 1 hafta kadar önce içme suyunu çoğaltmak üzere kazılar başladı.

Köyün 1 km yukarısında bulunan Su Deposundan, Hesar deresi olarak adlandırılan mıntıkaya kadar yaklaşık 5-10 km lik bir boru hattı için kazı çalışmaları 31 Ağustos günü başladı.



Depodan yukarı doğru önce mezran (kuşburnu/ mezra zerdi) ye doğru gidecek olan boru hattının mezran köyünün hemen güneyinden doğusuna (sağına doğru) bir kavis çizerek yayla yoluna doğru dönmesi nihayet su kaynağının bulunduğu hesar deresine ulaşması ön görülüyor.

Konuyla ilgili olarak köy odasının arkasındaki boş bir araziye su boruları istiflenirken boruların 65 lik olduğu olduğu görüldü. Bu boyutun ihtiyacın tümünü gidermeye yetip yetmeyeceği henüz bilinmezken yapılan ihaleye göre boru getirildiği ifade edildi.

Güçlü bir su damarı yakalanması durumunda oldukça basınçlı bir şekilde 65lik borudan bile 100’lük boruymuşçasına verim alınmasının mümkün olduğu düşünüldüğünde iyimser bir hava ortaya çıkarken çalışmaların Eylül sonuna dek büyük oranda biteceği belirtiliyor.

Köy muhtarlığı , kaymakamlık ve köydes kapsamında yapılan çalışma sonuçlandığında yeni bir haberle bunu duyurmaya çalışacağız.

Haber ve Foto: Veli Beyazgül


www.vengetata.com
 Haber tarihi: 06 / 09 / 2013

Mahmut GÜL 2024-2029 donemi muhtari olarak seçildi

31 Mart 2024 tarihinde yapılan Muhtarlık seçiminde Mahmut GÜL köyümüzün yeni muhtarı olarak seçilmiştir. Güzelkent Köyü ( Dewa Tata/ Varto&#...